Open up.Begin again

//Kiralık Beyin A.Ş

Alıntılardan Ağıt

Pazar, Mart 9 by Kiralık Beyin//

Alıntılardan Ağıt, Ağıdımı Yakıt, Yakıt gürledi Ateşi, Yanık izleri üstümde, küllerimden doğmam sana da, sabaha da, cennete de…Küçük İskender demişti biz bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermiydik, aynı bedene sıkılacak iki el kurşun gibi, birbirinde ayrı ama aynı, girmesi gereken mezara aşık bir ceset gibi, gay zombi otto gibi, mezarımdan çıkıp bir hayal uğruna, alkolü bırak, beni bırakma, benden sınıf geç, mezun ol, alkolü bırak, beni bırakma…

Masal gibi, çok tatlı kısa bir rüya gibi, gündüz vakti yatılıp en tatlı yerinde uyandırıldım, sırtım terli, susamışım, gözlerim ağrıyor, her zerre ağrıyor,ben beynimin matematikte varolan hiçbir yüzdesini kullanmıyorum, ölmek isteyip de ölememek gibi, ip, silah, bıçak kanlı, hap tefeeruatlı, kurtulma riski var dersen, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide oynamayı seviyormuşum ben, öyle demişti psikolog kişi, oynar mıydın benimle???psikologla iron maiden muhabbeti yapılamıyordu hep…

Çok şey demek istedim, saatlerce anlatmak, her gün uğraş, her gün kaybet, bak olmuyor diyecektim Teoman gibi, sen bir kağıt gemiydin gazeteden, kıvrımların açılırken yorulmuyor muydun her gün ölmekten?Birkaç bira şişesi, birkaç uyku hapı, birkaç yaralı ruh, mutlu olmaya yeterdi dimi, öyle yaşardım diyordun, ne biliyordun, bazı ruhlar acı çekmek için doğarlardı, inkar et, ben o aradığınız adam değilim, birine benzettiniz, kaç benim coğrafyamdan, sağ çık bu yangından, ama herkes kurtulsun, vazgeçtim, bir tek sen kurtulma bu yangından. Bak olmuyor, düzelmez hiçbirşey, her sabah önce lanet edip sonra kendineve her şeye söz verir, akşam pişmanlıkla yatar, küfrederek uyanır, kilitlen kal bu kısırdöngüde, sen istedin, peynirini bulana kadar koş farem, tribal enfeksiyonum, koş.

Kanatlarım var ama uçamıyorum, sen uçabilen kuşlardan mısın? Okan Bayülgen demişti bir filmde, bu hayatta var olabilecek birine benzemiyorsun, kanatlı bir ölüm mü istiyorsun? Hiçbir meyhanede içmemiş meleklerin o gece gittiği meyhanede sana içiyoruz, onlar ağlıyor, ben hıçkırıyorum, ilginç gözyaşım yok, ben sevdalardan vurgunlar yemiştim, öyle gelmemiştim sana, ben gelmemiştim ki sana, çarpmıştım duvara, düşmüştüm, ellerim, dizlerim kanarken gelmiştim, aşık olmuştum bir çocuğun ilk gördüğü en güzel şeye, belki arabaya, güneşe, taşa, yağmura aşkı gibi. Hani taşlara tapılır ya, insanlar açıklayamadığı şeylere tapmışlar ya, ben de açıklayamıyorum ya sana olan aşkımın nedenini hiç kimseye, susuyorum dayak yemiş gibi, kelimelerle oynarım ben, insanların ruhlarına çizik atarım ama kanatmam. Ruhum kanar sanırdım, şimdi içi kan ağlayan bir avareyim sahte cennette, piçliğe vurmuştum kendi, seni gördüm, deliliğe vuruyorum.

Fırtınalı açık denizim ben, sakin bir koy arayan herkes için aradıkları ama o anda ulaşılamayan kişiyim, fırtınanın camı çerçeveyi indirmesi gibi, hayatına yönelik bir saldırıda geri çekilirken herkesi vurmak gibi (İskender), kaçıyorum ben şimdi her şeyden ve senden, sen de koşuyorsun hayata, çok düşeceksin, dizlerin kanayacak hiç kanamadığı gibi, kabuk tutmuş yaralarınla oynayamam ben, oynatmazsın, ki oynatmadın, dizimde ağlasaydın, ben saçlarını okşasaydım, o dalgalı saçlarına, kıvrımlarına dokundukça parmaklarım çözülürdüm ben sana, en kör yerlerimden, mantıklı değilim ben aslında pek de, kafamı kullanamadım, ilk gördüğümde seni çekip gidemedim, o pis, yozlaşmış, alternatif, içi solucan dolu, bujuvazi kölesi kafe bar dan.

Unutamadım o elini kafana koyup gülmeni yanımda yatarken, bilmeden verdiğin bir hediyeydi elini belime koyarak uyumamız, uzak yatıyorduk ama hep öyle yatıyorsun, öyle yürüyüp yaşıyorsun, kafanı önüne eğip uyumuştun, biraz kıvrılarak, teslim olmak istemez gibi, çekinir gibi, kaçınır gibi, ama vurulmaya hazır gerçirgen acı veren yerlerinden, kaptırmaya hazır kendini küçük sandığı derin çukurlara. Kaçışlarını zevk verici maddelere bağlamış çocuk, zevk almıyordun onlardan, çatlıyordu kalbin şimdi, büyüyordun hüzne, mutluluk neydi ki mutluydun, kısırdöngüler içinde huzur yaratmıştın kendine. Ben sahiciydim, silerdim, yutardım gözyaşlarını zehrine kanar gibi, öyle aşıktım, sürükleniyordum peşinden, haberin yok ve olmasın, sen bunu bilemezsin, ne lise aşkına benzer, ne takılmaya, ne de kara sevdaya, bu tıkanmadır, Chuck Palahniuk öyle der, tutunamayan birinin aşkıdır, Oğuz Atay öyle der, yolda görmeye bile dayanmaz hiçbir organım, ben kanımı çığlığımı duysunlar diye akıttım derin, ama o bir diyettir, var olmanın, çektiğim acıların diyeti, senin bedelini ne kanla ne de gözyaşıyla ödeyebilirim, önceki borçlarımı bu yolla ödedim, kapattım, seninkini bu yüzden kapatamam ve unutamam, herkes şimdi sana benzemeyecek çünkü sen hiç kimsede yoksun, Yılmaz Erdoğan demişti ya şiirde, içimdeki yitik aşkı, sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum. Sarhoşluğun böyle çekici hiçbir yanı kalmadı, ne unutturur, ne hafifletebilir. Ne çakırkeyiflik, keyfinin şarap çanağına sıçayım ben bu hayatın, cumartesilere boktan diye sıfat takılmaz, İstanbul’a bile taktırırsın öyle küfürler sen bana, kaldırım taşlarında ne geziniyorsun kalbimin çocuk, hiçbirşey bilmezken girdin oraya, çiğne toprağı iyice, aşkın sıkışsın toprağa, insin derine, onulmaz yaraların yaprakları, çiçekleri açsın içime, bile bile inerim aşağıya umursamadan, senin hiçbir şeyi umursamadığını sandığım gibi, dokunamadım bile sana, o kadar yeniktim ki, bu galibiyetin tat alınmaz, öyle vurgun ve kanlı ki sen bile sahip çıkmak istemeyeceksin, bazen hatırla, bazen bir içki şişesi, hayat destek ünitesi (Teoman). Birkaç anı onlar da silinmez ki zamanla, benim içimde, bırak kaybolayım sensizliğinde, asla benim olmayacağını, bana aşık olmayacağını bile bile…Bırak yazıl üstüme, unutulması yazılmış günahlar için fihristime..


İpek 04.03.2008

Filed under having  

3 Cuk:

Dr. Feelgood dedi ki...

bravo

Adsız dedi ki...

bir nefeste okuyup bir nefeste haykirmak istettirdi..

semmy dedi ki...

budur..tebrikler...